1976 yılı Şili’si, Pinochet diktatörlüğünün karanlık gölgesi altında eziliyordu. Bu gölge, sahil kasabalarında bile hissediliyordu. Carmen, bu kasabalardan birinde, sakin bir hayat yaşayan sıradan bir kadındı. Bir gün, evinin tadilatını kontrol etmek için yola çıktığında, hayatının tamamen değişeceğinden habersizdi.
Beklenmedik bir şekilde, bölgenin sevilen papazı tarafından gizemli bir görevle karşı karşıya kaldı. Papaz, Carmen’den, son zamanlarda kasabaya gelen ve kimliği belirsiz bir genci gözlemlemesini istedi. Bu genç adam, tuhaf davranışlarıyla dikkat çekiyordu ve papaz, onunla ilgili bazı endişeler taşıyordu.
Carmen, ilk başta bu görevi kabul etmeye tereddüt etti. Yaşadığı dönemdeki siyasi belirsizlikler ve tehlikeler göz önüne alındığında, bilinmeyene adım atmak oldukça riskliydi. Fakat papazın samimiyeti ve endişesi onu ikna etti.
Genç adamı gözlemlemeye başladığında, Carmen’in karşısına karmaşık bir dünya çıktı. Gizemli adamın geçmişi, karanlık sırlarla doluydu. Bu sırlar, Carmen’i de tehlikeli bir oyunun içine çekmeye başladı.
Carmen, her adımda daha da derinlere batarken, kendi vicdanıyla ve siyasi rejimin dayattığı zorluklarla da yüzleşmek zorunda kaldı. Bu gizemli görev, sadece bir genci gözlemlemenin ötesinde, Carmen’in cesaretini ve insanlığını sınayan bir mücadeleye dönüştü.