Abigail, yaşamının en karmaşık dönemlerinden birindeydi. Boşanmış bir anne olarak, yeni bir ilişkiye adım atmaya çalışırken aile içi zorluklarla boğuşuyordu. Ancak fedakar doğasıyla bilinen Abigail, ailesinin her türlü zorluğuyla başa çıkmaktan çekinmiyordu. Ancak zamanla, bu zorluklar onu daha da sıkıntıya sokmaya başladı. Ailesindeki işlevsizlik sadece bir engel değil, aynı zamanda bir fırsat olabilirdi. Babası Eugene’in kabul etmek istemediği bir dejeneratif hastalığı vardı ve annesi Barbara ile aralarındaki gerilimler sürekli tırmanıyordu. Üstelik erkek kardeşi Nathan yıllardır aileden uzak kalmış, kendi dünyasında yaşamaktaydı. Abigail, zorlu bir işin altından kalkmak zorundaydı, ancak aynı zamanda karmaşık ailesinin ilişkilerini onarmaya çalışıyordu. Bu süreçte, kendi iç dünyasındaki çatışmalarla da yüzleşmek zorunda kaldı. Ancak bir gün babasının hastalığının daha da kötüye gittiğini öğrendiğinde, Abigail için bir dönüşüm zamanı gelmişti demekti. Bu beklenmedik durum, ailesinin bir araya gelip birlikte hareket etme zamanının geldiğini işaret ediyordu. Abigail, sadece kendi iç çekişmeleriyle değil, aynı zamanda ailesinin içindeki çekişmelerle de yüzleşmek zorundaydı. Ancak bu zorlu yolculuk, sonunda ailenin bir araya gelmesi ve birbirlerine destek olmaları için bir fırsata dönüşebilirdi.