Archie ve Amelia’nın dostluğu, yıllara dayanan sağlam bir temele oturmuş gibi görünüyordu. Fakat bu sağlam zemin, hayatın getirdiği dalgalarla sınanmak üzereydi. Archie, uzun süredir Amelia’ya beslediği derin duyguları sessizce içinde saklıyordu. Onunla dost kalmak için hislerini bastırıyor, her an kalbini ele verecekmiş gibi bir tedirginlikle yaşıyordu. Amelia da bu durumdan şüphelenmiyor değildi. Archie’nin ona karşı beslediği duyguları hissediyordu belki de, ama bu hislerin dostluğun ötesine geçip geçmediğini kestiremiyordu.
Ta ki, Billy Walsh adında bir değişim öğrencisi hayatlarına girene kadar. Archie, tam da Amelia’ya olan aşkını itiraf etmeye hazırlanırken, Amelia’nın kalbinin Billy’ye kaydığını fark etti. Bu durum Archie’yi şoke etti. Hem en yakın dostunu hem de aşık olduğu kadını kaybetme korkusuyla panikledi. Düşünmeden, Amelia ve Billy’yi ayırmak için çeşitli planlar yapmaya başladı. Fakat her hamlesi ters tepecek, ikisini daha da yakınlaştıracaktı.
Archie, bu karmaşık duygusal labirentte kaybolmuş gibiydi. Yaptığı her şeyin Amelia’yı kendinden uzaklaştırdığını fark ettiğinde ise, zor bir seçim yapmak zorunda kaldı: Ya Amelia’nın mutluluğu için onu Billy’ye bırakacak ya da dostluklarını riske atarak ona olan aşkını itiraf edecekti.