Anna, Ryan’la birlikteyken dünyalar onunmuş gibi hissederdi. Gülüşleri yankılanır, kalpleri senkronize olurdu. Fakat son zamanlarda, bu kusursuz görünen ilişkinin perdesi aralanmaya başlamıştı. Anna’nın içini bir eksiklik hissi kemiriyordu. Acaba bu sadece kendi kusurlu algısı mıydı? Yoksa bu kusursuzluğun altında yatan bir gerçeklik mi vardı? Tam da bu ikilemlerle boğuşurken, Anna’ya ilginç bir teklif sunuldu.
Bir enstitü, romantik ilişkilerin doğasını anlamak için son derece sofistike bir teknoloji geliştirmişti. Bu teknoloji, Anna’ya ilişkisini sorgulamadan kurtulma ve gerçek aşkı bulma şansı sunuyordu. İçindeki boşluğu doldurabilecek bir çözüm gibi görünüyordu. Anna, tereddüt etmeden bu teklifi kabul etti ve gizemli enstitünün kapılarını araladı.