Sathya, her zamanki gibi işe gitmek için hazırlanırken, içini aniden bir ürperti kaplar. Normalde canlı olan sokaklar sessizliğe bürünmüştür. Bu sessizlik, sanki bir fırtına öncesi huzuru gibi, Sathya’nın ruhuna işler. Ofisine doğru ilerlerken, tedirginliği artar. Sessizlik, adeta bir tehlikenin fısıltısı gibi kulaklarında yankılanır.
Ofise ulaştığında, ürpertici bir manzara ile karşılaşır. Koridorlar karanlık ve sessizdir, ışıklar titrek ve loştur. Bir an için donup kalır, endişe dolu gözlerini etrafa diker. Kalbi panikle çarpmaya başlar. Ofisine girmek ister, fakat kapı kilitlidir. Kapıyı açmaya çalışır, fakat nafile. Panik duygusu tüm bedenini sarar. Sathya, adeta bir tuzağa düşmüş gibidir.
Ne yapacağını bilemez bir halde koridorlarda dolaşmaya başlar. İçgüdüleri ona, tehlikenin henüz geçmediğini fısıldar. Bu beklenmedik durum karşısında, Sathya’nın içindeki güçlü ve kararlı karakter ortaya çıkar. Sevdiklerini ve kendisini korumak için çözüm aramaya başlar. Zihni acil durum planlarıyla dolarken, tek bir düşünce beynini kemirir: Vishal. Onu güvende tutmak için her şeyi yapmaya hazırdır.
Karanlık koridorlarda, yalnızca kendi ayak seslerinin yankılandığı bir ortamda, Sathya’nın içindeki cesaret ve azim büyür. Belirsizlik ve tehlikenin pençesinde, savaş ruhu daha da canlanır. Bu karanlığın içinden, bir kahraman gibi doğmaya hazırdır.