Beau Wassermann, çocukluğundan beri annesiyle karmaşık bir ilişki içindeydi. Mona, otoriter ve baskıcı bir kadındı. Beau’nun her hareketini kontrol altında tutmaya çalışırdı. Bu durum, Beau’nun kaygı bozukluğu ve korku ataklarıyla mücadele etmesine neden oldu.
Beau, annesinin ölümü üzerine eski evine dönmek zorunda kaldı. Bu geri dönüş, onu geçmişiyle yüzleşmeye zorladı. Mona’nın ölümünün ardındaki gerçeği bulmak için bir içsel yolculuğa çıktı.
Bu yolculuk sırasında, Beau, annesiyle olan ilişkisinin perde arkasını keşfetti. Mona’nın aslında çok farklı bir insanlık olduğunu öğrendi. Beau’nun bilmediği bir geçmişi ve karanlık bir tarafı vardı.
Beau, annesinin ölümüyle ilgili gerçekleri öğrendikçe, kendi içinde de bir değişim yaşadı. Kendi korkularıyla ve paranoyak düşünceleriyle yüzleşmeye başladı. Bu zorlu yolculuk, onu bir insan olarak daha da güçlü bir şekilde şekillendirdi.