Küçük bir kasabanın sessiz sokaklarında, Puppetman’in hikayesi dilden dile dolaşıyordu. Herkes onun zalim bir seri katil olduğuna emindi, ancak birçoğu onun masumiyetine dair iddialarını da duymuştu. İdam cezası onun kaderiydi, ancak sıradışı iddiaları herkesi şaşırtmıştı. Michal, babasının bu iddialarının ardındaki gerçeği çözmek için kendi kişisel bir arayışa girdi. Gözlerinin önünde sevdikleri birer birer kaybolurken, o, babasının aklanması ve kasabayı karanlığın pençesinden kurtarmak için mücadele etmeye kararlıydı. Ancak bu mücadele, sadece kanıtlarla değil, aynı zamanda kalbindeki karanlıkla da savaşmayı gerektiriyordu. Michal için, gerçeği bulmak sadece babasını aklamaktan ibaret değildi, aynı zamanda kendi iç dünyasında da bir yolculuk anlamına geliyordu.