Lidia, toplumun kendisine dayattığı katı kuralları bir kenara itmek için cesur bir adım atmaya karar verir. Uzun yıllardır, erkeklerin belirlediği yasaların avukatlık hayalini engellemesini kabullenmek zorunda kalmıştı. Ama şimdi, artık bu adaletsiz sisteme karşı durma ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama zamanı gelmiştir. En büyük hedefi, Parlamento’ya bir kadın temsilci kazandırarak, erkek egemen yasalara karşı mücadele etmek ve bu sistemin yıkılmasına katkı sağlamak. Kalbinde derin yaralar bırakan eski aşkı Jacopo’yu geride bırakmış olsa da, bu yeni yolda karşısına çıkan sürprizler ve eski günlerin izleri, onu içsel bir mücadeleye itecektir. Ayrıca, Krallık Savcısı Fourneau’nun ona karşı gösterdiği eşit muamele, Lidia’nın hem siyasi hedefleri hem de kişisel duyguları arasında bir denge kurma çabasını zorlaştırıyor. Geçmişinin gölgeleriyle yüzleşirken, aynı zamanda geleceği için de cesur adımlar atmak zorundadır.