Gwen, titreyen elleriyle otel resepsiyonunun anahtarlarını kavradı. Motel o kadar sessizdi ki, Gwen’in kalbinin atışları yankılanıyor gibiydi. İlk vardiyasıydı ve gece yarısının sessizliği onu ürkütüyordu. Her şey normal görünüyordu, ta ki koridorlarda adımlarını atmaya başlayana kadar. Aniden, içini tarifsiz bir huzursuzluk kapladı. Duvarlarda asılı duran eski tablolar sanki onu izliyormuş gibi hissediyordu. Her köşeden, her gölgeden bir tehdit fışkıracakmış gibi bir his vardı. Geçmişinden gelen karanlık anılar zihninde canlanmaya başladı. Her kapının ardında gizlenen bilinmezlik onu dehşete düşürüyordu.
Gece ilerledikçe, Gwen’in endişesi de arttı. Duvarlardan gelen tıkırtılar, koridordan geçen esrarengiz gölgeler onu paranoyak hale getirdi. Kabuslarla gerçeklik arasındaki çizgi bulanıklaşmaya başladı. Otel adeta bir labirente dönüşmüştü ve Gwen çıkış yolunu bulamıyordu. Kendi kaderini ve otelin gizemlerini çözmeye çalışırken, korku her an daha da derinlere batıyordu. Karanlık onu yutmaya çalışıyordu, fakat Gwen pes etmeyecekti. Cesaretini toplayarak, bu karmaşık düğümü çözmek için mücadeleye devam edecekti.