Sokakların tozuyla dövüşmeyi öğrenmişti Pars. Ama o, sıradan bir dövüşçü değildi; Kafkas’ın oğlu olarak dünyaya gelmişti. Babasının şöhreti, onun için bir taç değil, ağır bir zincirdi. Pars, bu zinciri gururla taşıdı, ringde kazandığı her zaferde babasının izlerini yansıttı. Ne var ki, geçmişin gölgeleri her zaman en parlak ışıklarda bile saklanmayı başarır. Kafkas’ın kariyerini sona erdiren o trajik dövüş, Patron’un hayatını karartmıştı. Şimdi ise Patron, geçmişi tersine çevirmek için geri dönmüştü. Kaçırılan bir aile, boğucu bir intikam planı ve kuralsız bir savaş… Pars, her darbenin hem fiziksel hem duygusal olduğu bir cehennemin içine düştü. Ama karanlığın içinde parlayan bir ışık vardı: Aşk. En umutsuz anda gelen, en beklenmeyen bağış.