Bir zamanlar Salem kasabası, doğayla iç içe, huzurlu bir yaşamın simgesiydi. Her evin önünde rengarenk çiçekler açar, güneş her sabah yeni bir umutla doğardı. Ancak şimdi, o eski güzel günlerden eser kalmamış durumda. Salem, karanlık güçlerin eline düşmüş ve bir korku çemberine alınmıştır. Yıllar önce buradan ayrılan Ben Mears, eski anılarına tutunarak kasabaya geri döner ama karşılaştığı dehşet verici tablo, hafızasındaki huzurlu görüntüleri tamamen silip süpürür. Kasabanın sokaklarında vampirlerin kan kokusu yayılmış, gece çökünce her köşe başında bir av başlar olmuştur. Salem’in sakinleri ya ölmüş ya da kaçmaya çalışmaktadır, ancak bu karanlık güçten kaçış neredeyse imkansız hale gelmiştir. Hayatta kalan bir avuç insan, dehşetin ortasında çaresizce bir kurtuluş yolu ararken, Ben bu umutsuz kalabalığı bir araya getirir ve onlara tek kurtuluşun karanlığa karşı birlikte mücadele etmek olduğunu anlatır. Vampirlerin gölgesinde bir savaş başlar; bu, yalnızca Salem’in değil, tüm insanlığın kaderini belirleyecek bir mücadeledir.