Gert Van Der Graaf’ın hayatı boyunca İsveçli şarkıcı Agnetha Fatskog’a olan yoğun takıntısı etrafında dönen, çarpıcı bir belgesel filmidir. Bu belgesel, bir adamın hayatının derinliklerine inerken, izleyiciyi Gert’in dünyasına daldırır. Gert, Agnetha Fältskog’a karşı olan saplantısının pençesine düşmüş, bu tutkunun bedelini ödemiş bir karakter olarak karşımıza çıkar. Ancak, sadece Gert’in mahkumiyetinin hikayesini değil, aynı zamanda çocukluk yıllarından itibaren bu saplantının nasıl filizlendiğini ve kök saldığını da gösterir. Film, izleyicilere Gert’in kendi ağzından, bu saplantının nasıl tehlikeli bir hal aldığını anlatır. Gert’in yaşadığı iç çatışmayı en samimi ve içten şekilde aktarırken, onun nasıl bir takipçi haline geldiğini ve bu saplantının onu nasıl bir karanlık yolculuğa sürüklediğini gözler önüne serer. Gert’in hikayesi, sadece bir hayranlık duygusunun nasıl bir obsesif saplantıya dönüşebileceğini değil, aynı zamanda insan psikolojisinin kırılganlığını ve içsel çatışmaların nasıl bir yıkıcı etkiye sahip olabileceğini de gösterir. Bu belgesel, izleyicilere insan zihninin karmaşıklığını ve tutkuların nereye kadar götürebileceğini sorgulatan bir yolculuk sunar.