Yorgun bir ozan, Bremen’e doğru uzanan yolda yürürken, aklında ezilenlerin şarkısını mırıldanıyordu. Hayat onu sarsmış, her köşede hayal kırıklığıyla karşılaşmıştı. Tam umudunu yitirmek üzereyken, bir horozun aryasını duydu. Sesi o kadar melankolikti ki, ozan dayanamayıp sesin kaynağını aramaya başladı. Bir ağacın altında, yaşlı bir köpek, huysuz bir kedi ve davul çalan emekli bir eşekle karşılaştı. Her biri kendi hikayesini anlatan bu tuhaf dostluk, ozanın ruhunu aydınlattı. Birlikte Bremen’e doğru yola koyuldular. Yolculuk boyunca, kasvetli sokaklarda şarkılar söylediler, hikayeler anlattılar ve neşe saçtılar. Kralın kızını güldürme görevi onları bekliyordu. Prensesle tanışmalarıyla birlikte, entrikalar ve tuzaklarla dolu bir maceraya atıldılar. Prensesin kaçışı her şeyi daha da karmaşık hale getirdi. Soyguncular, gizemli planlar ve kraliyet sırları arasında kayboldular. Fakat Bremen’in müzisyenleri yılmadan, ezilenlerin şarkısını her yere yaymaya devam ettiler. Bu zorluğun üstesinden gelmek için her türlü engeli aşmaya hazırdılar. Belki de ezilenlerin şarkısı, kraliyetin karanlığını aydınlatacak ve Bremen’e özgürlüğü getirecekti.